Uluslararası Politika ve Afrika
Uluslararası politika çalışan ve konuşanlar için Afrika çoğu zaman ya göz ardı edilen ya da Batı-merkezci ezberlerin tekrar edildiği koca bir kıta konumunda kalıyor. Afrika'yı önemsiz gören bu anlayış Batı medyasından alınmış birkaç cümleyle Batı'nın mutlak üstünlüğünü verili kabul etmeye, alternatif bir güç tartışmasını da sadece Çin'e dair birkaç cümleyle geçiştirmeye dayanıyor.
Fransa'nın Güç Değişimi
Yakın zamana kadar Afrika'nın neredeyse yarısında mutlak bir politik ve ekonomik güç olmuş Fransa'nın sürekli olarak gerilediği bir güç değişimine tanık oluyoruz. Birçok ülkenin paralarını bile kendi merkez bankasında basan ve ortak bir para birimi olarak dikte eden; tüm yer altı kaynaklarının çıkarılmasında kendi enerji şirketleri ile tekel oluşturan, kültürden düşünce hayatına ve siyasal kurumlarına kadar coğrafyanın önemli bir bölümüne hâkim olup gerek gördüğünde ordusuyla müdahale bile eden Fransa'nın Afrika'daki durumu şu an hiç de iç açıcı değil.
Rusya'nın Rolü
Geçtiğimiz aylarda Wagner'in Rusya'da başlattığı isyan sonrası herkes bir anda "kim bu Wagner"" diye sormaya başlamıştı. Halbuki Wagner Ukrayna Savaşı'ndan yıllar önce başlayarak Afrika'da Rusya'nın çok önemli bir oyun kurucu aktörü olarak sahadaydı. Libya'dan Burkina Faso'ya, Mali'den Çad, Sudan ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ne kadar askerî danışmanlık adı altında Rusya'nın bölgedeki hegemonyasının tesisi için bulunuyordu.
Türkiye'nin Yükselişi
Öncelikle Afrika'da Rusya ve Çin ile birlikte büyüyen üçüncü güç de Türkiye. Üstelik de bunu eşitler arası ilişki kurarak, insani zeminde yaptığı gibi Afrika'nın büyük çoğunluğunda büyük bir sempati de topluyor. Bunu da Fransız medyası "kaygıyla" izliyor. Üstelik Afrika'da gücün Fransa, Rusya ve Çin arasında parçalanmasının, Türkiye için yeni alanlar ve imkânlar açtığını görmek gerekiyor.